EBCED HESABI İLE TARİH DÜŞÜRME SANATI  -1-  (*)

Doç. Dr. M. Es’ad COŞAN

Ecdadımız, olayların tarihlerini çeşitli usûllerle kaydetmişlerdir. En yaygın şekil; sade, açık ve sanatsız olarak tarihi bilmektir. Öğretici veya halka hitap edici eserlerde genellikle bu yol kullanılmıştır. Nitekim tarih kitapları hadiseleri kronolojik sırayla anlatır, gün, ay ve yılı açıkça yazarlardı: “Niğbolu Zaferi 21 Zilhicce 798’de vukû buldu.” “Çelebi Sultan Muhammed, 824 senesi cemâdelûlâsı evâilinde (başlarında) Edirne’de irtihal-i dâr-ı beka eyledi.”... gibi.

Bunun yanı sıra, bilhassa edebî eserlerde, tercüme-i hal kaynaklarında ve kitabelerde, daha başka sanatkârâne, saklı ve örtülü ifadelerle tarih kaydetme usûllerinin bulunup geliştirildiğini ve çok kullanıldığını görüyoruz.

Bu değişik ve sanatlı usûllerden biri de ebced hesabıyla tarih düşürmektir. Ebced kelimesinin izahına pek çok söz söylenmiştir. Biz bu teferruata girmeyeceğiz. Kısaca söylemek gerekirse ebced; alfabe mânâsına kullanılmış ve meselâ mektebe yeni başlayan ve henüz alfabeyi öğrenme durumunda olan çocuk için tıfl-ı ebced-hân denmiştir.

Ebced hesabında da esas; alfabenin her harfine bir rakam değeri vermek; ve bir kelimeyi teşkil eden harflerin toplam rakam değerini, anlatılmak istenen bir hadisenin tarihine denk düşürmektir. Böylece, ebced hesabıyla belirli bir tarihi anlatan kelimelere veya satırlara baktığımızda karşımızda herhangi bir rakam göremeyiz; kâğıdı, kalemi de ele alıp o kelime veya satırın her harfinin rakam değerini birbiriyle toplaya toplaya sonucu bulmamız gerekir.

Bu ince usûl, çeşme, cami, medrese, han, hamam, kale, mezar... kitabelerinde; birçok tarihî olayların, kitap telif ve istinsahlarının, şahısların doğum ve vefatlarının tesbitinde o kadar çok kullanılmıştır ki, ebced hesabını bilmeden onları anlamak ve onlardan faydalanmak imkânsız hale gelmiştir. Biz bu hususu düşünerek, muhterem din görevlilerimiz ile Osmanlı harflerini bilen meraklı okuyucularımıza ebced konusunda bazı bilgeler vermeyi, çeşitlerini ve inceliklerini  kısaca da olsa belirtmeyi uygun ve faydalı bulduk.

Ebced hesabında harflere verilen rakam değerleri birkaç çeşittir. Osmanlı sahasında en çok kullanılmış olan yaygın sistemde bu değerler şöyledir:

 

Elif, meldi elif ve hemze : 1
Be ve pe : 2
Cim ve çe : 3
Dal : 4
He : 5
Vav : 6
Zâ (keskin z) ve je : 7
Hâ (noktasız)  : 8
Tı  : 9
Ye  : 10
Kef, kâf-ı Farisî ve sağır kef  : 20
Lâm : 30
Mim  : 40
Nun : 50
Sin  : 60 
Ayn  : 70
Fe : 80
Sad : 90
Kaf (iki noktalı, kalın k) : 100
: 200
Şın : 300
Te (iki noktalı) : 400
Se (peltek se) : 500
Hı (noktalı ve hırıltılı h)   : 600
Zel (peltek z) : 700
Dad   : 800
Zı (direkli, bir noktalı t) : 900
Gayn : 1000

 

Bu cetveli kolay hatırda tutmanın bir yolu vardır:

 

Ebced, hevvez, huttî, kelemen, sa’fas, kareşet, sehaz, dazağı (daha başka okuyuşlar da vardır) kelimeleri yazılıp, baştan itibaren her harfin altına 1’den 10’a; sonra onar onar 20’den 100’e; en son da yüzer yüzer 200’den 1000’e kadar rakamlar kaydedilir. (Tabii birbirine benzeyen sesleri iyi ayırmak ve yerini şaşırmamak gerekir.)

Bu hesaplama işinde önemli olan kelimenin yazılışı ve imlâsıdır, telaffuzu değil; binâen aleyh şeddeli harf tek hesap edilir. Harekeler hesaba katılmaz, harf-i tarifteki okunmayan elifler ve huruf-u şemsiyye önündeki lâmlar hesaba katılır; elif-i maksûre —y ile yazıldığı için— y olarak hesaplanır... vs.

Basit misallerden başlayarak açıklamaya başlayalım:

Timur Anadolu’ya geldiğinde Sivas’ı 803 hicrî yılında yakıp yıkmış; buna tarih olarak harâb kelimesi şürülmüş ki hı: 600 + re: 200 + elif: 1 + be: 2 = 803 etmektedir.

Meşhur mutasavvıf ve şair Şeyh Galib’in doğum tarihine eser-i ışk terkibi düşürülmüş; gerçekten de elif: 1 + peltek se: 500 + re: 200 + ayn: 70 + şın: 300 + kaf: 100 = 1171 hicrî yılıdır.

Bir başka tarihçi de yine Şeyh Galib’in doğumu için cezbetu’llah terkibini bulmuştur ki o da: Cim: 3 + zel: 700 + be: 2 + te: 400 + elif: 1 + lâm: 30 + lâm: 30 + he: 5 = 1171 etmektedir.

İstanbul’un Türkler tarafından fethi olarak beldetün tayyibetün terkibi meşhurdur ki hicrî 857 eder: Be: 2 + lâm: 30 + dal: 4 + te: 400 + tı: 9 + ye: 10 + be: 2 + te: 400 = 857.

Rivâyete göre; Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî’ye yaşını sormuşlar,

“—Hüdâ’dan bir küçüğüm, varın siz hesaplayıp bulun!” diye cevap vermiş.

Hüdâ: Hı: 600 + dal: 4 + elif: 1 = 605 eder. Bu rivayete göre Mevlânâ 604 hicrî yılında doğmuş oluyor. Mevlânâ Hazretleri’nin ölümü ise:  İbret’tir: Ayn: 70 + be: 2 + re: 200 + te: 400 = 672.

Muhammed kelimesi ebcedle 92 eder. Mim: 40 + hâ: 8 + mim: 40 + dal: 4 = 92. Aman sözü de aynıdır: Elif: 1 + mim: 40 + elif: 1 + nun: 50 = 92. Bu eşitliği göz önünde tutan bir şair, Peygamber SAS Efendimiz’e yazdığı na’tında şöyle diyor:

Aman lafzı senin ism-i şerifinle müsavidir;
Anınçün âşıkın zikri  amandır yâ Rasûlallah.

Buraya kadar verilen misaller, ebcedle tarih düşürmenin en basit kademesi olan kelime veya ibare ile tarih düşürme kısmına girer. Bunda da önce, lügat mânâsı olmayan harf yığınından, mânâsı bir nükte ifade eden kelimeye, tek kelimeden de, birkaç kelimelik münasip bir ibareye doğru gelişme olmuştur. Halbuki daha sonraları ne kadar ince buluşlar ortaya çıkmıştır.

Onları da inşâallah ileriki sayılarda anlatacağız.


(*) Diyânet Gazetesi, s.198, 1 Ekim 1978, sf.4.

 

Makaleler

Prof. Dr. M. Es'ad COŞAN Rh.A Hocamız'ın Hayatı

Dervişân