Prof. Dr. Mahmud Esad COŞAN Rh.A
SEÇİM ÜZERİNE DÜŞÜNCELER
Mülk (egemenlik) de, hükm (hakimiyet) de Allah'ındır; Tav'an ve kehren (kullar istese de istemese de) bu böyle gelmiş, böyle gider. Rabbül-alemin, emir ve yasaklarını bildirmek için resuller-aleyhimüssalatü ves-selam- göndermiş, kitaplar indirmiştir ki biz kulların, o peygamberlere ve kitaplara itaat ve ittiba etmesi farzların en başında gelen farzdır.
Sahih hadislerle bildirilmiş ki Peygamberimiz -sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem- Efendimizin manevi varisleri ve O'nun ahirete irtihalinden sonra ümmetin halifeleri, -hükümdarlar ve sair rical-i devlet-değil, ulema-yı amilin ve meşayıh-ı vasılîndir; ümmet-i Muhammediye'nin işleri, sevk ve idaresi aslında onlara emanet ve havale olunmuştur. Çünkü ahkam-ı şeriatı en iyi onlar bilir ve en güzel onlar uygulayabilir. Keşke tüm devlet başkanları onlardan olsa! Onlar ilim ve irfandan bi-haber idarecilerin emri ve hükmü altına alınamaz, çünkü o zaman din fesada uğrar. İslam'da en yüksek rütbe, "ilim" rütbesidir. Onun için alimler, zalim ve gafil idarecilere hakkı söyler, hayrı uygulatır, nasihat eder, gerekirse hükümlerine karşı çıkar, onlarla mücadele eder. Hocanın vurduğu yerde gül biter; hocaya hürmet etmeyen felakete uğrar. İdarecilerin en hayırlıları, o mürşid-i kamillere tabi olup saadet-i dareyni bulanlardır; buna mukabil alim geçinenlerin en şerlileri de mevki ve makam sahiplerinin yanına yanaşıp, onlara tabastus eden, zulmüne ve saltanatına payanda olan, ne söylerlerse dalkavuklukla tasdik eyleyenleridir.
Bu sebeplerle biz, sözün ve işin, idare ve yönetimin, alim ve fazıl, kamil ve edip, mümin ve mütteki ellerde olmasını görmek isteriz.
Türkiyemizin % 99'u, müslüman olup büyük çoğunlukla İslami ve ahlaki değerlere bağlıdır. Çok şükür esir ve köle değiliz, diktatörlükle değil demokrasiyle yönetiliyoruz. O halde işin normali, yöntemin de böyle mütedeyyin ve ahlaki insanların elinde olmasıydı; böyle umulur ve gerekirdi. Ama esefle müşahede ediyoruz ki bugüne kadar böyle mutlu ve kutlu bir sonuç sağlanamamış. Becereksizlik mi, ihmal mi, suikast mi, danışıklı dögüş mü, aldatmaca mı bilmem!
Hayret edilecek acaip bir şey: Hem halk tümüyle müslüman, hem demokrasi var, hem halkın hür iradesiyle seçimler yapılıyor, hem de sonuç hep müslümanı üzecek görünümde! Seçimlerde halka şirin görünülüyor, halk aldatılıyor, sonra da icraat çoğunlukla dine, imana, ahlaka aykırı; müslüman halka karşı!
Seçimde halkın ümitle, beğenerek seçtiği kişiler, seçimden sonra partilerinde dışlanıyor, tasfiye ediliyor! Halkın da hala gözü açılmıyor.
Şimdi yine karşımızda heyecanlı bir seçim var; herkes "bu seçimde ne yapacağız, kime rey vereceğiz" diye sormakta!
Bence çok geç kalmış bir gayret ve kıpırdanma bu! Bu zamana kadar niye düşünmedin ve tedbir almadın canım kardeşim!
Uyanık bir müminin bu konuda çok öncelerden alacağı nice tedbirler, yapacağı nice çalışmalar vardı halbuki!
Hayrın ve hakkın hakimiyeti için herşeyden önce tüm alim, fazıl, kamil insanların birleşmesi gerekiyordu. Seçime çok az kala, alelacele yapılan kısmi bir ittifakın bile, nasıl hile ve oyunları bozup, barajları aşıp, cüz'i başarılar sağlayacağı derhal görüldü. Bir de bizim ısrarla yazıp, söylediğimiz ve temenni ettiğimiz hakiki ve büyük ittifak olsaydı, ne muazzam ve muhteşem bir sonuç alınacak buradan anlayabilirsiniz.
Bir çok mühim seçim devresinde, bu çok mühim fırsat maalesef kaçtı. İdealist kardeşler gene, aslında kendilerinin olmayan ve kendilerine yakışmayan organizasyonlarda sığıntı gibi, dağınık ve etkisiz durumda kaldılar.
% 99 ekseriyetle olduğumuz bir İslam ülkesinde seçime, ancak ve sadece barajı aşmak fikriyle ve hazırlığıyla gitmek ne büyük zillet ve gaflet!
Önemli bir taktik ve strateji de, mevcut her partinin içine iyi insan sokmak ve ona hakim olmaktı. Her halükarda, iş nasıl biterse bitsin, hangi parti kazanırsa kazansın, seçimin millet hayrına tecelli etmesini düşünmek vazgeçilmez şart idi; ama müslümanlar organize olmadığı, koordine çalışmaya alışmadığı, geniş ufuklu yöneticilere sahip bulunduğu için; tabir caizse, bir atımlık barut hazırlıyor, o bitince eli böğründe çaresiz ve şaşkın oturup kalıyor; tabii ki sonuçta da çok mağdur oluyor.
Şimdi tedbirlerin zamanları geçti ve büyük fırsatlar kaçtı. Kala kala halkın elinde, karşısına gelen iyi ve kötü karmalı listelerden herhangi birini tercih etmek, kaldı.
Adaylar şu yazıyı yazdığım güne kadar hala belli değil. Seçime yirmi küsür gün kalmış, hala adaylar tesbit edilecek! Bence bu millet için çok mahzurlu ve yanlış! İyi bir aday hizmet vereceği bölgeyi yıllarca önceden bilmeli, gezmeli, tanımalı; bölge halkı da adayları iyice incelemeli, mükayese etmeli, ölçmeli, tartmalı! Bir yandan adaylar, kısa seçim devresinde tüm seçim bölgesini gezip taramıyor; diğer yandan da bölge insanları, iyi tanıyamadan alel-acele aday seçmek mecburiyetinde bırakılıyor, ayrıca da uzun bir liste ile karşı karşıya getiriliyor, mutlaka tanımadığı birçok şahsa tesadüfi rey vermek zorunda kalıyor.
Partiler, sizin seçim bölgenizde bakalım kimleri aday gösterecek! Onları çok iyi soruşturup inceleyin! Parti taassubuyla kötüye asla rey vermeyin! İstemediğiniz adayı size zorla seçtirmeğe kalkan parti, ne olursa olsun rey alamamalı, cezasını çekmeli, sizi saymayı öğrenmeli, sonuç bir dahaki seçim için ibret-i alem olmalı, artık partiler de kendilerine çeki düzen vermek zorunda kalmalı!
Listenizde mutlaka "tercih" işaretinizi kullanın!
Sizin adaylarınızın seçilme şansı olmadığı kesin ise, öyle rey kullanın ki size en yakın zihniyette olanlar kazansın, size en uzak olanları fırsattan istifade etmesin!
Destekleyeceğiniz adayda hem maddi, hem manevi yönünün kuvvetli olmasına çok dikkat edin; yani adaylarınız:
Hem takva, diyanet, fazilet, ahlak-ı hamide ve dürüstlük sahibi olsun;
Hem de meb'usluğa ve idareciliğe liyakat, ehliyet ve kabiliyeti olup, ayrıca da ihtisası, ilim ve irfanı ve sair hüner, ünvan ve meziyetleri bulunsun.
Birinci şarta dikkat ve riayet etmezseniz, şerre ve şerliye destek vermiş, size devamlı günah ve vebal getirecek olan bir "seyyie-i cariye" tesis etmiş olur; o muhteris ve menfaatperest kimseler, kendi keselerini doldurur, rüşvet alır, haram yer, milleti soyar ve devleti satarken siz de onlara ortak sayılırsınız.
İhtisas, ilim ve liyakata önem vermediğiniz takdirde de "emanetleri ehillerine veriniz" emrine ters düşer, dünyada ve ahirette mahcup olur, vebal altına girersiniz.
En iyisi tercihte son kararı vermeden önce bölgenizdeki en samimi, en bilgili ve görgülü, en salih ve mütteki dostlarınızdan beş-on tanesiyle ciddi istişare ediniz ki yanlışlık yapmayasınız ve Kur'an-ı Kerim'in "Şùra" emrini uygulamanın sevabını alasınız!
Dileğimiz, Cenab-ı Hakk'ın, bu seçimleri hem kendi ülkemiz, hem de tüm ümmet için hayırlar getirecek tarzda sonuçlandırması... bi-hürmeti esmaihil-hüsna Habibihil-Mustafa Muhammedin sallallahu aleyhi ve alihi ecmain!
İslâm, Ekim 1991