BAZI ENTERESAN İBADETLER

Prof. Dr. M. Esad Coşan Rh.A

Mübarek Ramazan ayına kavuşma sevinç ve heyecanındayız. Ramazanda zevkle, şevkle ne tatlı ibadet eyleriz!

"İbadet" deyince zaten aklımıza önce namaz ve oruç gelir; hayalimizde bir kenara çekilmiş, seccadesini yaymış, eline tesbihi almış, boynunu bükmüş, dergah-ı izzete yönelmiş bir insan canlandırırız veya başı takkeli, ak sakallı muhterem dedelerimizi, oyalı, büyük, pak başörtüsüne bürünmüş, nur yüzlü sevgili ninelerimizi hatırlarız.

Evet, çok doğrudur, gerçekten namaz, oruç muhteşem ibadetlerdir. Çok mühim ve çok faydalıdırlar; bütün din kitaplarımızda bunlara layık oldukları kadar geniş yer verilmiş, teferruatları etraflıca izah edilmiştir...

Ama sevgili ve yüce Peygamberimiz, başımızın tacı, dertlerimizin ilacı, gözümüzün nuru, gönlümüzün süruru, ulu hadis-i şeriflerinde, alışılmışın dışında, bazı enteresan ve çok mühim ibadetlerden de bizi haberdar ediyor; insan, hayret ediyor; İslam'ın ne kadar güzel bir din olduğunu görüp hayran kalıyor.

Mesela: Düşünmeyi, tefekkürü her zaman yapageldiğimiz, olağan bir zihin faaliyeti olması dolayısıyla basit ve önemsiz görebiliriz; ama İslam dini onu da bir "ibadet" sayıyor; hatta Efendimiz buyuruyor ki:

"Tefekkür gibi (onun kadar kıymetli ve sevaplı) hiçbir ibadet yoktur", "Bir saatlik tefekkür, bir yıllık ibadetten daha hayırlıdır". Bazen tefekkür o kadar mühim ve hayırlı sonuçlar doğurur ki 60 yıllık ibadete bedel muadil olur.

Çoğumuz söze önem vermez, gelişigüzel, malayani söz ve sohbetlerle nefes tüketir, ömürleri boşa harcarız. Halbuki söz bazan savaşı keser, bazen başı kestirir; fevkalade önemli, ciddi ve veballidir. "Ya hayr söylemeli, ya da susmalı"yız. Çünkü yerine göre sükut da bir ibadettir; Efendimiz SAS:

"Sükutu tefekkür, bakması ibret olan, ve sahifesinde çok istiğfar bulunan kimse kurtuldu, felah buldu" buyuruyor. Demek ki çok kere "ibadet niyetiyle" sükut etmeli, derin tefekkürlere dalmalı, etrafımıza dikkat ve ibretle bakmalı, olaylardan ibret almalı, ahireti düşünerek kendimizi kontrol etmeli; hesaba çekmeli, hata ve günahlarımıza gözyaşları dökmeli, pişman olmalı, tevbe etmeli, Allah'tan affımızı, bağışlanmamızı dilemeliyiz.

Hadis alimi ed-Deylemi, Ebu Hüreyre'den rivayet eylemiş ki Peygamberimiz şöyle buyuruyor:

"İBADET'in en faziletlisi ilim taleb etmek (yani ilim öğrenmeğe, bilgi edinmeye gayret etmek)dir."

Bu hadis-i şeriften İslam'ın ilme ne kadar büyük değer ve sevap verdiğini öğreniyoruz. Çünkü ilim her türlü hayrın ve başarının anahtarı; aksine cahillik de her türlü kötülüğün, zarar ve ziyanın kaynağıdır. Nitekim cahil, iyi niyetle kaş yapayım derken göz çıkarır; işi karıştırır; yüzüne gözüne bulaştırır, berbat eder. Cahil sofuluğa heveslenirse, ibadeti de yalan-yanlış, eksik-aksak, asılsız-mesnedsiz, şartlarına uymadan, ahkamına aykırı olarak yapar, böylece ifsad ve ibtal ettirir, boşa yorulur.

İlim, en faziletli ibadet olduğu gibi, ma'rifetullah, yani Allah'ı bilip tanımak da ilmin en şerefli, en yüksek, en üstün derecesidir. Bunu Peygamberimiz şöyle ifade buyuruyor:

"En faziletli amel Allah'ı bilmektir; ilimle yapılan az bir amel-i salih, fayda verir; ama cahilane yapılan çok amel, hiç fayda sağlamaz."

Müslümanın, müslüman kardeşine hizmet etmesi, yardımcı olması; onun işini görmesi, ihtiyacını gidermesi, gönlünü hoş kılması, içini sevinç doldurması da bir çeşit büyük sevaplı ibadettir. Nitekim İbn-i Abbas radıyallahu anhuma Efendimiz'den şu hadis-i şerifi rivayet ediyor:

"Bir kimse mümin kardeşinin işini görmek üzre yürür de o işi bitirir, başarırsa, bu onun için on sene itikaftan daha hayırlıdır."

(İbn-i Abbas Hazretleri bir kere, Mescid-i Nebevi'de itikafa girmişti. İtikafın, bilhassa ramazanın son on gününde camiye gidip, orada yatıp, ibadet ederek vakit geçirmek, evine bile gelmeden gece-gündüz devam etmek şeklinde çok mühim bir sünnet-i kifaye olduğunu; Şer'i ve makbul bir sebep olmadan cami'den çıkılınca o itikaf'ın bozulduğunu da biliyoruz. Ama İbn-i Abbas r.a. bu itikaf esnasında, borçlu bir kimseyi, borçtan kurtarmak için alacaklının yanına onunla gitmek üzere mescidi terk etmeye koyuldu. Adam ikaz edince yukardaki hadis-i şerifi rivayet eyledi.)

Aynı konuda Ebu Hüreyre radıyallahu anh de şu hadis-i şerifi nakl ediyor:

"A'mâl-i salihanın en faziletlisi, mümin kardeşinin gönlüne sürur ve sevinç sokman; yahut onun borcunu onun onun namına ödeyivermen, yahud da ona ekmek... yedirmendir." O halde, önümüzdeki mübarek günlerde, o güzelim namaz ve oruçlarla beraber, ilim-irfan öğrenmeğe, tefekküre, gönül almaya, müminleri sevindirecek işler ve hayırlar yapmaya da son derece dikkat ve itina ile gayret edelim.

Konu ile ilgili diğer bir hadis-i şerifi de aşağıda sunarak yazımı bitiriyorum. Cenab-ı Hak ibadet ve taatlerinizi, hayrat ü hasenatınız kabul eylesin; cennetiyle, cemaliyle müşerref buyursun; Firdevs-i A'lâ'da Habib-i Edibi'ne -sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem- komşu olmayı nasib kılsın, Ümmet-i Muhammed'e onun yüzü suyu hürmetine rahmet eyleyip, iki cihan izzet ve saadeti versin!

Efendimiz buyuruyor ki:

"Şu beş şey ibadettendir.

* Az yemek,

* (Namaz kılmasa bile) mescidlerde oturmak, beklemek,

* Kâ'be-i müşerrefeyi seyretmek,

* (Okumasa bile) Kur'an-ı Kerim'e nazar eylemek,

* (Sevgi ve saygıyla) Alimin yüzüne bakmak."

Kadın ve Aile Dergisi, Şubat 1992

Dervişân