TASAVVUF HAKKINDA BİRKAÇ SÖZ...
Halil Necatioğlu
Dünya hayatı hiç şüphesiz, zamanı çok hızlı geçen, ciddî ve çetin bir imtihandır. Burada bizim, her şeyden önde ve en yüce gayemiz, O bizi yaratan, yaşatan ve âhirette hesaba çekecek, sonuçta mükâfatlandıracak veya cezalandıracak olan ulu RABB'imizin sevgi ve rızasını kazanmak olmalıdır.
Allahu taâlânın rızasını kazanmanın tek çıkar yolu ise, en sonuncu, en doğru ve en hakikî din olan İslâm'dır. Diğer yollar ve dinler, ya yanlış, bâtıl ve bozuk; ya da devri geçmiş, mer'iyyetten kalkmış ve çaresiz olduğundan; dünya ve âhiret saadeti isteyen herkesin, hayatını mutlaka ve mutlaka İslâm'ın emirlerini uygulayıp, yasaklarından kaçınarak geçirmesi gerekiyor. Kâfirlerin iki cihanda helleri perişan, âkibetleri hüsrandır; ancak ve sadece müminler felah bulacak, Allah'a en mutî insan ve dinin ahkâmını en iyi uygulayan müslüman, Kıyamet günü en sevgili en makbul kul olacaktır.
İslâm Dini'nin çok güzel ve çok faydalı bir yapısı, çok engin ve çok faydalı bir yapısı, çok engin ve çok derin anlamlı prensipleri vardır. O, insanın hem bedenini sağlıklı tutar, hem ruhunu besler, hem gönlüne nur ve huzur doldurur; hem dünya işlerini düzenler, hem âhiret saadetini sağlar; hem ferdi korur, hem aileyi kurtarır, hem de cemiyete, devlete dirlik ve kuvvet kazandırır; güçsüzü korur, zorbayı durdurur; herkese hakkını verir, görevini de düşündürür; kadını himaye eder, erkeği yüceltir; fakiri güldürür, zengini hayra yönlendirir; işçiyi sevindirir, ağayı, patronu duygulandırır...
Ne kusursuz, ne tam, ne hârika, ne şâhâne nizamdır, İslâm! İslâm, her çağın ve özellikle şu hasta asrın şifası; tüm maddî ve manevî, ferdî ve ictimaî dertlerin devası; akılların gıdası, gönüllerin sefası; karanlık gecelerin nurlu sabahı, ölümlü dünyanın âb-ı hayatıdır.
Fakat, bir de, tasavvuf denilen çok sevimli ve çok önemli bir Şer'î İlim vardır ki, o olmadan imanın tadını duyarak yaşamak; İslâm'ın özünü, iç yapısını, ruhunu, mahiyetini, inceliklerini, esrarını kavramak, bugünün ve belki her devrin insanı için, hemen hemen imkânsız gibidir.
Çünkü tasavvuf Kur'an ahlâkıdır, Resulullah'ın derûnî ahvâl ve hâlâtı, Şeriatın ince Adâbıdır. Tasavvuf bencillik değil diğerbînliktir, merhamettir, mahabettir, hizmettir; laf ebeliği ve söz kalabalığı değil, samimiyet, ihlâs ve hikmettir; kalp temizliği, irfan yüceleği ve amel-i salih üreticiliğidir; kıyl-ü kal değil, güzel haldir; taşa karşı gül, zehire karşı panzehirdir; gözlere nur, gönüllere sürûrdur.
Tasavvuf deliyi velî yapar; taşkını uslu kılar; taş bağrı ısıtır, yumuşatır; merhametsizi rikkatli, katı kalpliyi gözü yaşlı eder; şaşkını, gafili zulümattan nura çıkarır; deryada çırpınanı sahil-i selâmete ulaştırır; cahili eğitir, mârifet hazinesi eder; çölü, çorağı irfan pınarıyla sular, yeşertir; çobanı sultanlaştırır; sığ bilgiyi ummanlaştırır; kişiyi halka makbul ve mergup, Hak'ka mahbubeder; topraktan yaratılan insanı nurlandırır, melekleştirir, Rahman'ın huzuruna lâyık eyler, iltifatına ulaştırır.
Tasavvufla samanlık seyran, darcık yerler âdetâ meydan olur; tasavvufla gaflet ve körlük izale edilir, mü'minin basiret gözü açılır; dünya sevgisiyle harabe haline gelen kalbler, Allah aşkıyla mamur olur; manevî zulmetler dağılır, insanın içi dışı pürnûr olur; mü'mine bir zindan olan şu köhne cihan, gerçek bir gülistan haline gelir.
Tasavvuf, dinimizin özü ve gerçek anlamı; asıl gaye olan İnsan-ı Kâmil olmanın yolu ve yöntemidir.
Özetle tasavvuf, tüm devirlerde olduğu gibi, hattâ onlardan da fazla, 20. yüzyılın şu stesli, sinirli, gerilimli, bunalımlı, şüpheci, aceleci, dertli, hasta ve bedbaht insanın da; "nerede" diye gece gündüz aradığı, yalan yanlış yerlerden sağlamaya çalıştığı gerçek mutluluğun ilâhi yolu ve anahtarı'dır.
O halde sen de bu önemli ve hayatî konuya ciddiyetle eğil, bu nurlu ilahi yola gir, iki cihan saadetini bul!
Ramazan rahmet ayıdır, ibadet ayadır, Kur'an ayıdır, itikâf ayıdır, hayrat-ü hasenat ayıdır, yani kısaca TASAVVUF AYIDIR.
Ramazan-ı Şerif'in mübarek olsun, Allah celle celalüh seni (sevdiklerinle birlikte) dünyevi ve uhrevi gerçek bayramlara erdirsin, cennet ve cemaliyle müşerref eylesin!
İSLAM, Mart 1992